18 Mayıs 2016 Çarşamba

BAHAR YORGUNLUĞUNDAN KURTULMANIN YOLLARI

Bahar yorgunluğunun hemen hepimizi etkilediği şu günlerde bu haberi sizlerle paylaşmak istedim...

Havaların ısınmasıyla halsizlik, yorgunluk, eklem ağrıları, sindirim problemi ve uyku isteğinin artması şeklinde gözlemlenen bahar yorgunluğundan uzak kalmak için, doğru ve dengeli beslenmenin önemine dikkat çeken Diyetisyen Merve Sarptaş, sabah kahvaltısının mutlaka yapılmasını önerdi. Kahvaltıda besleyici ama hafif yiyeceklerin tercih edilmesi gerektiğini söyleyen Diyetisyen Merve Sarptaş, “Günün diğer öğünlerde ise yağlı yiyeceklerin yerine daha hafif ve besleyici özelliği olan sebze ağırlıklı yemekler yenilmelidir. Baharla birlikte vücudun daha çok vitamin ve minerale ihtiyacı vardır. Sebze ve meyveler bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini sağlayan, artan vitamin ve mineral ihtiyacının karşılanması açısından önemli bir besin grubudur” diye konuştu.

Bu besinler bahar yorgunluğuna iyi geliyor

Bahar yorgunluğundan etkilenmemek için A, C ve E vitaminleri açısından zengin sebze ve meyveler tüketilmesi gerektiğine dikkat çeken Diyetisyen Merve Sarptaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“A vitaminini en çok balık, yumurta sarısı, kırmızı et, süt, yoğurt, havuç, kayısı, tatlı kabak, kavun, şeftali, ıspanak, brokoli, tere, maydanoz, dereotu ve rokada bulunmaktadır. C vitamini içeren besinler ise maydanoz, biber, turunçgiller, soğan, kereviz, brokoli, çilek ve kividir. Bitkisel yağlar, yağlı tohumlar, yeşil yapraklı sebzeler, yumurta ve kepeği ayrılmamış un ise E vitamini açısından zengindir. Bu dönemde organik olan mevsim sebze ve meyvelerinin tüketilmesi önerilmektedir.”

Su miktarını artırın

Bunun yanı sıra, günde en az 2 ya da 2 buçuk litre su tüketilmesinin de toksinlerin vücuttan uzaklaştırılarak bahar yorgunluğunun etkilerinin azaltılması için önemli olduğunu belirten Diyetisyen Merve Sarptaş, “Kahve, çay, kola, kakao ve benzerleri gibi kafeinli içecekler azaltılmalıdır. Kafeinli içecekler yerine, metabolizmayı rahatlatıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici bitki çayları tercih edilebilir. Aşırı tuz, vücutta su birikimi arttırarak yorgunluk hissini artırabileceğinden tüketilmemelidir. Düzenli olarak haftada 3 gün ve yaklaşık 45 dakika süren tempolu yürüyüşler yapmak, bu dönemdeki yorgunluk şikayetlerinin azalmasında faydalı olacaktır. Uyku düzenine dikkat edilmeli, gece geç saatlerde yatılmamalıdır. Yeterli fiziksel aktivitede bulunmak çok önemlidir. Her gün açık havada yürüyüş yapılabilir” ifadelerini kullandı.
(TRT Haber)

10 Mayıs 2016 Salı

EDEBİYAT TARİHİMİZİN KADINLARI-HALİDE NUSRET ZORLUTUNA


Halide Nusret Zorlutuna (1901, İstanbul - 10 Haziran 1984, İstanbul), Türk şair, yazar, öğretmen.

"Kadın yazarların annesi" olarak anılır. Hece ölçüsünde hamasi şiirleri ve konuşulan Türkçe ile yazılmış romanları vardır. Romancı Emine Işınsu'nun annesi, Pınar Kür'ün teyzesidir.
1901 yılında İstanbul'da doğdu. Babası Erzurumlu Zorluoğullarından gazeteci Mehmet Selim, daha sonraki adı ile Avnullah Kâzımî Beydir. Ünlü gazeteci Süleyman Tevfik Özzorluoğlu ise amcasıdır. Halide Nusret'in babası Avnullah Kazimi Bey, 1908 yılında "Fedekeran-i Millet Cemiyeti" adlı bir siyasi parti kurup muhalefete başladığı içinİttihat ve Terakki Partisi yönetimi tarafından yıllarca sürgün ve zindan hayatı yaşamak zorunda bırakılmıştı; bu nedenle Halide Nusret çocukluğunda babasını çok az görebildi. Avnullah Bey bir süre siyasetten çekilmeyi kabul edip Kerkük'te mutasarrıf olarak görevlendirildiğinde ailecek Kerkük'e gittiler. Halide Nusret, bu dönemde özel hocalardan ders alarak Arap ve İran dillerindeki bilgisini geliştirdi. Kerkük'teki çocukluk yıllarını Bir Devrin Romanı adlı anı kitabında aktardı.
Aile, I. Dünya Savaşı'nın başladığı sırada İstanbul'a dönünce Halide Hanım Erenköy Kız Lisesi'ne devam etti. Bu okulda orta tahsilini yapmakta iken babasını kaybetti. Babasının ölümü üzerine yazdığı "Ağlayan Kahkahalar" adlı yazısı 1917 yılında Talebe Defteri adlı derginin yarışmasında birinci olup yayımlanınca edebiyat dünyasına adım atmış oldu.
Lise öğrenimini tamamladıktan sonra bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde eğitim gördü. Ekonomik koşullar nedeniyle çalışmak zorunluluğu doğunca Darülmuallimat sınavlarına girdi ve öğretmen olma hakkını elde etti. Öğretmenlik mesleğini çok sevdi ve kendisinin öğretmen olmak için yaratıldığı inancını her zaman ifade etti. İstanbul'da öğretmenlik yaparken bir yandan İstanbul Darülfünun'da Tarih Bölümü'ne devam etti, özel olarak İngilizce öğrendi.


Halide Nusret, genç yaşlarından itibaren sosyal kuruluşlarda ve hayır cemiyetlerinde çalıştı. Türk Kadınlar Birliği, Türk Ocakları, Halkevleri, Muallimler Birliği, Yardım Sevenler Derneği, , Söroptomistler, Çocuk Haklarını Müdafaa Cemiyeti ve Çocuk Esirgeme Kurumu(Himaye-i Etfal Cemiyeti) yönetim kurullarında uzun yıllar hizmet verdi. 1959'da Türk Anneler Derneği'ni kuruluşuna öncülük etti. Türk Dil Kurumu'nun da kurucu üyelerindendi.
1975 yılı Birleşmiş Milletler tarafından “kadın yılı” olarak ilan edildiğinde “Kadının Sosyal Hayatını İnceleme ve Araştırma Derneği” tarafından düzenlenen sergi ve toplantıda Halide Nusret’e “Ümmü'l-Muharrirat” (kadın yazarların annesi) unvanı verildi. 1983 yılında ise Basın Yayın Genel Müdürlüğü ile Türk Basın Birliği tarafından “Basın Mesleği’nde 50 Yıl Şerefli Hizmet” belgesiyle plaket verildi.
Halide Nusret Zorlutuna, 10 Haziran 1984 günü İstanbul'da hayatını kaybetti.

ESERLERİ
Şiir
  • Geceden Taşan Dertler (1930)
  • Yayla Türküsü (1943)
  • Yurdumun Dört Bucağı (1950)
  • Ellerim Bomboş (1967)
  • Git Bahar
  • Sevmek
Roman

  • Sisli Geceler (1922)
  • Gül'ün Babası Kim (1933)
  • Aşk ve Zafer (1966)
  • Aydınlık Kapı (1974)
  • Büyükanne (1971)
  • Beyaz Selvi (biyografik roman)
Hatıra
  • Benim Küçük Dostlarım (1948)
  • Bir Devrin Romanı(1978)
Mektuplar
  • Hanım Mektupları (1923)
 VİKİPEDİA dan alıntıdır...

29 Mart 2016 Salı

EDEBİYAT TARİHİMİZİN KADINLARI-KERİME NADİR


5 Şubat 1917’de İstanbul’da doğdu. 20 Mart 1984’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Kerime Nadir Azrak. 1935’te İstanbul Bebek Saint Joseph Fransız Kız Lisesini bitirdi. Ayrıca özel eğitim gördü. İlk şiirve öyküleri 1937’de Servet-i Fünun Uyanış ve Yarımay dergisinde yayınlandı. İlk romanı “Yeşil Işıklar” 1937’de yayınlandı. Çoğunlukla kadın kahramanlar üzerine kurduğu duygusal aşk ve serüven romanlarıyla 1940-1970 arasında çok okunan ve sevilen bir yazar oldu. Birçok baskısı yapılan bu romanlarından bazıları sinemaya da uyarlandı.

22 Mart 2016 Salı

EDEBİYAT TARİHİMİZİN KADINLARI-LEYLA HANIM

 

Bir kazasker kızı olan Leylâ Hanım, Keçecizâde İzzet Molla’nın yeğenidir. Çocuk denecek yaşta evlendiyse de bir hafta üzerine, daha ilk geceden kabalıklarına tanık olduğu eşinden ayrılmıştır. Saray kadınlarıyla yakın ilişkisi olduğu bilinen, iyi eğitimli ve çok kültürlü bir şairdir. Hazır cevaplığı ve nüktedanlığı ile de tanınmıştır. Leylâ Hanım, Mevlevî tarikatine mensup olup Mihrî Hatun kadar olmasa da kadın duygularını biraz olsun terennüm etmesiyle ve zamanına göre bir kadın için serbest sayılabilecek söyleyişleriyle dikkat çeker. Edebî bir çevrede yaşamış ve yazmaktan hiç uzak kalmamış olan Leylâ Hanımın şiir dili açık ve sadedir. Bir Divan’ı vardır. 1847 yılında ölmüştür. 
Pür âteşim açdırma sakın ağzımı zinhâr mısraıyla başlayan 
Zâlim beni söyletme derûnumda neler var nakaratlı şarkısı çok ünlüdür.


Leyla Hanım’ın, “Yaslı gittim şen geldim” mısrasıyla başlayan marşı bilhassa Cumhuriyet’in ilk yıllarında çok beğenilmiş, uzun süre dillerden düşmemiştir. Atatürk’ün de çok sevdiği “Mani oluyor halimi takrire hicabım”şarkısının sözleri ve “Nerdesin, nerde acep gamla bıraktın da beni” şarkısının bestesi, “Seni sevda çiçeğim, tac-ı serim”şarkısının sözleri Leyla Saz’a aittir. Osmanlı İmparatorluğunun ilk Müslüman anı yazarıdır da ayrıca. Anı kitabında Çırağan Sarayı’ndaki sosyal yaşam, eğlenceler, giyim kuşam, düğünler, eğitim gibi konularda detaylı bilgiler verir. Leyla Saz’ın anılarının, bestelerinin ve şiirlerinin çoğu Bostancı’daki köşkü yandığı zaman kaybolmuştur. Leyla Saz’ın yayımladığı anıları, yangından sonra tekrar yazdıklarıdır. Şiirlerini Solmuş Çiçekler adıyla yayınladı. Kıl meclisi âmâde ne derlerse desinler İç dilber ile bâde ne derlerse desinler. lemde nedir farkı bana medh ile zemmin Sağ olsun ahibbâ da ne derlerse desinler. Günümüz Türkçesi Aldırma buluş sevdiğinle, Çıkar keyfini birlikteliğin, ne derlerse desinler. Övgüye de, yergiye aldırmam Dostların canı sağ olsun, ne derlerse desinler.