22 Mart 2013 Cuma

CANIM İSTANBUL

Sadece fotoğraf bana ait...Şiir ustaların ustası Necip Fazıl KISAKÜREK'in...

CANIM İSTANBUL

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih`ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...
O manayı bul da bul!
İlle İstanbul`da bul!
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca`da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir ` Katibim`i...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...
NECİP FAZIL KISAKÜREK

11 Mart 2013 Pazartesi

LAVANTA TARLASI

Mor ve Lila asaletin rengi...
Şu Lavanta tarlasının güzelliğine bakar mısınız?

Arı dalda,çiçek balda güzeldir derler... 
Lavanta yüzyıllardır farklı toplumlarda analjezik, anti bakteriyel, anti fungal, antidepresan, kas spazmlarını giderici, gaz giderici, yatıştırıcı ve uyku bozukluklarını düzenleyici bir şifalı bitki olarak kullanılmaktadır. Lavanta özü akne, egzama gibi cilt rahatsızlıklarının tedavisinde tarih boyunca kullanılmış. Eski Mısır mumyalama işleminde kullanılan bitki Hindistan ve Tibet’te psikolojik sorunların tedavisinde kullanılmış.

Lavanta çayı tarih boyunca sinirleri yatıştırmak, uyku bozukluklarının tedavisinde, romatizma ağrılarını hafifletmek için tüketilmiştir. Ancak lavanta sadece çay formunda değil yapraklarından elde edilen yağ ile kas ağrılarını hafifletmek, akne tedavisi, saç köklerini güçlendirmek gibi farklı kullanım alanlarına sahiptir.

Uyku getirmesi için halk arasında yastığa bir kaç damla lavanta yağı damlatmak oldukça popüler bir uygulamadır. Yine yağ olarak yanık ve açık yaraların temizlenmesinde kullanılır. Maden suyuna birkaç damla lavanta damlatıp güneşten yanmış cilde sürerek yumuşamasını sağlayabilirsiniz. Düzenli olarak lavanta yağıyla saç derisine masaj yapıldığında saç derisi yumuşar ve saç kökleri güçlenir.

Özellikle yaz aylarında sinek ve böcek sokmasından korunmak için bir miktar ayçiçek yağı içine bir kaç damla lavanta yağı damlatarak cildinize sürebilirsiniz.

Bitki uzmanları lavanta yağını mantar enfeksiyonları, açık yaralar, sivilce, egzama tedavisi için tavsiye etmektedir. Yağ bu tip cilt hastalıklarında yayılmayı engeller ve cildin sorunlu bölgesinde gözle görülür iyileşme sağlar.


7 Mart 2013 Perşembe

KAHVE BAHANE


Kahvemidir içilmesi gereken,yoksa bahane mi?
İçerken hissetmeli mi dostluğu,yoksa yanlızlığı mı?
Nedir kahveyi kahve yapan? Sıcaklığı mı?
Hüzün ve dert sonrası ayrılığı mı?

İki kişi ile içersen kahve dost olur sana
Üç dört kişi ile içersen  neşe , mutluluk
Yalnız içme derim getirir hep soğukluk
Hepsi bahane ,kahve şahane....

Bu sıra şairlik modundayım...
Sevgiler....

5 Mart 2013 Salı

ÇAY DEYİP GEÇME



Bir Bardak Çay Gibi Ömür… Kiminin Ki Bir Dikişte Biter Kimininki İse Yudum Yudum… Dibinde Kalan Çöpler İse Hayattan Kalan Kalıntılar… 


Üç Şeye Dikkat Etmek Gerekir Yaşamda… Göz, Dil Ve Gönül… Göz Ve Dile Hâkim Olmak Zor Ama Gönül’e Hâkimiyet Daha Güç… Gönlü Sakınmak Lazım; Kin Nefret Ve Kıskançlık Yatağı Olmaktan… Tereddütte Kalmamak, Ne İstediğini Bilmek Veyahut Neyi İsteyeceğimizi Bilmek… Küstahlığa Düşmek Korkusu Da Var Tabi İnsanın İçinde Davaya, Hayata Ve İlme Karşı… Övünmek Korkusu Da Var Tabi İnsanın Küfre, Cisme Ve An’a Karşı… Sanki Canavarın Esiri Gibi Bir Sağa Bir Sola Çarpıyor, İstikrarsız Ekonomi Gibi Bir İleri Bir Geri Gidiyorsun… Enflasyonun Canavarı Olmuşuz Haberimiz Yok… 

Karanlıkta Kaybolan Gölge Misali Silinmiş Hayattan, Ayrılmak Zor Ama Sonu Bilmek Daha Zor… Hazan Mevsiminde Dökülen Yapraklar Gibi, Tek Atımlık Kurşunu Kalmış Kovboy Gibi, Ölümün Soğukluğunu Hisseden Gladyatör Gibi, Hızlı Adımlarla Çıkan Ve Yine Hızlı Adımlarla Düşen Başarısızlıktan Korkan, Başarınca Başarısızlığı Unutan, Başarısız Bir Başarılı Gibi…

Ben Mutluluk Sınırlarını Aşıyorum… Asım’ın Nesliyiz Acıların İçinde… Acılarımı Anıyorum Devamlı Günbegün… Dost Görünen Düşmanlar, Düşman Olan Dostlar İle… Aklımın Duru Olması Zihnimi Karmakarışık Yapıyor, Her Bölgesi Neden Ve Niçinler İle Dolu… Toprakta Çürüyen Beden Ve Saç, Yoldaş Olan Kefenle Nefis, Peşime Düşen Sessiz Gölgeler… Karanlık Sokaklarda Sessiz Ve Çaresiz Şikâyetname Hazırlamaktalar Hakkımda… Öldü Dersiniz… Ölümü Hak Edecek Yeterlilikte De Değilim Ama Medet Bekleyecek Tek Bir Kabı, Felaha Çıkacak Bir Yol Vardır Belki… 

Rengârenk Hayatın Renksiz Yaşamı… Sonsuz Zamanın Ruhsuz Ecdadı… Yaşanmış An’ın Yaşanmamış Saati… Susuz Bahçenin Solmuş Gülü… Hayatın Acımasızlığı İle Ruhum Tevafuklar İle Ayakta… Gül Yüzlülerin Hayranlığı Var Sana… Bunu Düşün Sükût Et… Et Ki En Azından Adam Bilinesin Sükûtsuzlar Arasında…


Arkadaşlık, Dostluk Önemlidir… Değerini Bilmek Gerekir… Sırrını Paylaşabileceğin, Derdini Anlatabileceğin, Üzüntünü Dile Getirebileceğin, Sevincini Haykırabileceğin Bir Kişinin Çevrende Olması İnsana Hem Güven Hem De Mutluluk Verir… Sende Taşın Altına Elini Koyacaksın Ama Her Şeyi Başkasından Beklememelisin… Kılıç Üzerinde Yürüyeceksin Ama Kılıç Hayatı Ve Seni Kesmeyecek… Yok, Öyle Yağma… Kalbini Açık Tutacaksın Hayata… Kalbin Kör Olursa Gözler Görür Mü Ki Hiç… Gözü Kör, Kalbi Kör, Yaramaz Bir Beden…


Bir Bardak Çay Gibi Ömür… Kiminin Ki Bir Dikişte Biter Kimininki İse Yudum Yudum… Dibinde Kalan Çöpler İse Hayattan Kalan Kalıntılar..


alıntı